Peygamberimizin hanımlarından:
HAFSA BİNTİ ÖMER
Hz. Ömer’in
kızı olan Hz. Hafsa, önce Huneys bin Huzafe ile evlendi. Huneys ile ilk
muhacirlerden olup, önce Habeşistan’a, sonra Medine’ye hicret etti.
Huneys, Bedir ve Uhud gazvelerine katılıp, Uhud’da yaralanıp, Medine’de
sehit oldu.
Hz. Hafsa, genç yaşında dul kalınca;
babası Hz. Ömer hicretin üçüncü yılında, Hz. Ebu Bekir’e ve Hz. Osman’a,
“Kızımı alır mısınız” diye teklif etmiş, onlar da, “Düşünelim”
demişlerdi.
Sebebi nedir?
Birgün Resulullah efendimiz, her üçü ve
başkaları yanında iken, Hz. Ömer’e buyurdu ki:
- Ya Ömer! Seni üzüntülü görüyorum,
sebebi nedir?
Bir şişedeki mürekkebin rengi kolay
görüldüğü gibi, Resulullah efendimiz de herkesin düşüncesini, bir
bakışta anlardı. Lüzum görürse sorardı. Hz. Ömer de şöyle cevap verdi:
- Ya Resulallah! Kızımı Ebu Bekir’e ve
Osman’a teklif ettim, almadılar.
Resulullah efendimiz en çok sevdiği üç
eshabının üzülmesini hiç istemediğinden, onları sevindirmek için, hemen
buyurdu ki:
- Ya Ömer! Kızını, Ebu Bekir’den ve
Osman’dan daha iyi birisine vermek ister misin?
Hz. Ömer şaşırdı. Çünkü Ebu Bekir’den ve
Osman’dan daha yüksek ve daha iyi kimse Resulullahtan başka olmadığını
biliyordu. Cevap verdi:
- Evet ya Resulallah.
Bunun üzerine Resulullah efendimiz
buyurdu ki:
- Ya Ömer, kızını bana ver!
Bu suretle, Hz. Hafsa, Ebu Bekir’in ve
Osman’ın ve bütün müminlerin anneleri oldu. Bunlar, ona hizmetçi oldu.
Ebu Bekir ve Osman birbirlerine daha yakın ve daha sevgili oldular.
Hz. Hafsa hakkında hadis-i şerif
söylendi. Peygamberimiz kendisine hitaben buyurdu ki:
- Ey Hafsa! Sakın çok konuşma! Allahı
anmadan çok konuşmak, kalbi öldürür. Allahın zikri ile çok konuşmak ise
kalbi diriltir.
Yine Hz. Aişe ile ikisine buyurdu ki:
- Allaha tevbe ederseniz, kalbleriniz
Ona meyleder.
“Babasının kızıydı”
Hz. Hafsa, altmış hadis-i şerif bildirdi.
Peygamber efendimizin sabah namazı için kalktığında, abdest aldıktan
sonra evinde sabahın sünnetini kıldığını haber vererek hadis kitaplarına
geçirdi.
(Peygamber efendimizin oturarak tesbih
namazı kıldığını görmedim. Ancak, vefatından bir sene önce tesbih
namazlarını oturarak kılmaya basladı) buyurdu.
Hz. Hafsa, bilgili, iradesi kuvvetli, özü
ve sözü bir idi. Hz. Aişe, onun hakkında; “Hafsa tam mânasıyla babasının
kızıydı” buyurdu.
Dinî vecibeleri hakkıyla yerine
getirirdi. Geceleri ibadetle geçirir, gündüzleri oruç tutardı. Senenin
çoğunu oruçlu geçirirdi. Peygamber efendimizin nikâhıyla şereflendikten
sonra dinî pek çok hususlara bizzat şahit oldu.
Hz. Hafsa’ya, Peygamberimiz vefat edince,
beytülmaldan tahsisat ayrıldı. Hz. Ebu Bekir’in toplatmış olduğu Kur’an-ı
kerimi muhafaza etmekle vazifelendirildi. Hz. Osman’ın hilafetinde
Kur’an-ı kerimin çoğaltılması esnasında, muhafaza ettiği nüshayı
Halifeye teslim etti.
Hz. Hafsa, 665 senesinde Medine-i
münevverede vefat etti. Cenaze namazını Mervan kıldırdı. Bakî
kabristanlığında Abdullah bin Ömer, Asım bin Ömer, Salim bin Abdullah,
Hamza bin Abdullah kabre koyup, defnettiler.
Ümmetimin idaresini ellerine
alacaklar
Peygamberimizden 60 hadis-i şerif rivayet
etmiş, kendisinden de Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizî, Nesaî ve İbni
Mace hadis nakletmişlerdir. Şöyle bildirilir:
Hz. Hafsa, Peygamberimizin gece
yattıkları zaman neler yaptıklarını şöyle anlatırlar:
“Peygamber efendimiz yataklarına
yattıkları zaman, mübarek sağ ellerini baslarının altına koyar ve şöyle
duâ ederdi: (Rabbi kinî azâbeke yevme teb’asü bâdeke [Ya Rabbi,
insanların ba’s olunacakları günde beni azaptan koru!]) [3 defa
okurlardı]
Peygamber efendimiz sağ eliyle yer, sağ
eliyle içer, abdeste, giyinmeye, almaya ve vermeye sağdan başlardğ.
Bundan başka işlere soldan başlardı.” Bir gün, Resulullah efendimiz Hz.
Hafsa’ya buyurdu ki:
- Ebu Bekir ile baban, ümmetimin
idaresini ellerine alacaklardır.
Bu sözle Ebu Bekir’in ve Hafsa’nın babası
olan Hz. Ömer’in ileride halife olacaklarını müjdeledi.
Ahzab suresinin 28. ayet-i kerimesinde de
bildirildiği gibi, Peygamber efendimize, önceleri, hanımını boşaması
caiz idi. Bunun için Resulullah efendimiz Hz. Hafsa’ya bir talak vermiş
idi. Hak teâlâdan şöyle vahiy geldi:
(Ey habibim, Hafsa’ya geri dön! Çünkü
o, çok oruç tutar, çok namaz kılar. Cennette de senin hanımındır.)
Bu vahiy üzerine Peygamber efendimiz, Hz.
Hafsa validemizi tekrar nikâhına aldı. Daha sonra, Ahzab suresinin 52.
ayet-i kerimesi inerek, Peygamber efendimizin, hanımlarını bırakması ve
başka kadınlarla evlenmesi haram kılındı.
Hz. Hafsa anlatır:
Resulullah efendimiz, bir gün istirahat
ediyordu. Bu sırada Hz. Ebu Bekir içeri girmek için izin istedi. İzin
verilip içeri girdi. Resulullah hiç hâlini değiştirmedi. Sonra babam Hz.
Ömer izin alıp içeri girdi. Yine hâlini değiştirmedi. Uzanmış vaziyette
iken onlarla sohbet ettiler.
Daha sonra, Hz. Osman kapıya gelip içeri
girmek için izin istedi. Peygamber efendimiz oturdular ve Hz. Osman’ı bu
şekilde kabul ettiler.
Hepsi gittikten sonra sordum:
- Hz. Ebu Bekir ve babam Hz. Ömer içeri
girdiklerinde hiç hâlinizi değiştirmediniz. Fakat Hz. Osman içeri
girince, oturdunuz. Bunun sebebi nedir?
Bunun üzerine, (Meleklerin hayâ
ettikleri bir kimseden, ben nasıl hayâ etmem) buyurdu.
Hz. Ömer, devlet başkanı seçildiğinde,
Hz. Ebu Bekir’e tayin edilen maaş kadar ücret alıyordu. Bu şekilde bir
müddet devam edildi. Daha sonra, Hz. Ömer, geçim sıkıntısına düştü.
Maaşını artıralım
Bu durumu gören, Eshab-ı kiramın
büyüklerinden bazıları, toplanıp, bu durumu görüştüler. Zübeyr bin Avvam
hazretleri şöyle bir teklifte bulundu:
- Kendisine söyleyerek maaşını artıralım.
Bu teklif kabul edilerek, “Bu teklifi,
onun reddedemeyeceği biri olan kızı Hz. Hafsa’ya söyletelim” dediler.
Hz. Hafsa’ya giderek, aralarındaki
konuşmaları anlattılar. İsim vermeden, tekliflerini Hz. Ömer’e
bildirmesini istediler. Hz. Hafsa da babasının yanına varıp dedi ki:
- Eshabdan bazıları, senin maaşını az
bulmuşlar. Bunun için maaşını artırmayı teklif ediyorlar.
Hz. Ömer bu teklif üzerine celâllendi ve
kızına sordu:
- Kimdi onlar?
- Fikrini öğrenmeden, kim olduklarını
söylemem.
- Eğer kim olduklarını öğrenseydim,
onlara gereken cezayı verirdim. Allahü teâlâya duâ etsinler ki, arada
sen varsın.
Sonra kızı Hz. Hafsa’ya sordu:
- Sen Resulullahın evinde iken,
Allahın Resulünün giydiği en kıymetli elbise neydi?
- İki tane renkli elbisesi vardı.
Elçileri onlarla karşılar, cuma hutbelerini bunlarla okurdu.
- Peki yediği en iyi yemek neydi?
- Bizim yediğimiz ekmek, arpa ekmeği idi.
Ekmek sıcak iken yağ sürer, yumuşatırdık. Bunu güzel bulduğumuz için
misafirlerine de ikram ederdik.
- Senin yanında kaldığı zamanlar,
yerde yaygı olarak kullandığınız en geniş, en rahat yaygı neydi?
- Kaba kumaştan yapılmış bir örtümüz
vardı. Yazın dörde katlar, altımıza yayardık. Kış gelince de, yarısını
altımıza yayar, yarısını da üstümüze örterdik.
Bir yol takip eden üç yolcu
Daha sonra Hz. Ömer dedi ki:
- Ya Hafsa, benim tarafimdan seni
gönderenlere söyle! Resulullah efendimiz kendisine yetecek miktarını
tespit eder, fazlasını ihtiyaç sahiplerine verirdi. Kalanı ile
yetinirdi. Vallahi ben de kendime yetecek olanını tespit ettim. Artanını
ihtiyaç sahiplerine vereceğim. Ve bununla yetineceğim.
Ben, Resulullah efendimiz ve Hz. Ebu
Bekir, bir yol takip eden üç kişi gibiyiz. Onlardan ilki nasibini aldı
ve yolun sonuna vardı. Diğeri de aynı yolu takip etti ve Ona kavuştu.
Sonra üçüncüsü yola koyuldu. Eğer o da öncekilerin takip ettiği yolu
takip eder, onlar gibi yaşarsa, onlara kavuşur ve onlarla beraber olur.
Eğer öncekilerin yolunu takip etmezse, başka yoldan giderse, onlarla
buluşamaz.
Hz. Ömer, böylece sıkıntı içinde yaşamayı
tercih edip, maaş artırma teklifini kabul etmedi.
Geri Dön |